Kız Kulesi’ nin ne zaman yapıldığına dair kesin bir bilgi
olmamak ile birlikte kaynaklara göre M.Ö 341 yıllarına kadar uzanan bir geçmişe
sahip. Üsküdar’ ın sembolü ve aşıklar’ ın buluşma noktası haline gelmiştir.
İstanbul Boğazın’ da 150- 200
Metre Salacak açıklarında inşa edilmiş bu yapı eski
tarihlerde diğer bir isimleri “Damalis” ve “Leandros” ile bilinir. Zamanın
Atina Kralı’ nın ismidir ve kule hakkında pek çok rivayet söylenmektedir. Kule
İstanbul ‘un Fethinden sonra yıktırılıp yerine ahşap bir kule inşa edilir.1719
‘ da bu ahşap kule çıkan bir yangında kül olur. 1725 şehrin baş mimarı
Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından Kagir olarak yeniden inşa edilir.
Kulenin üst kısmı değiştirip üst tarafa camlı bir köşk ve onun üzerine kurşun
ile kaplı bir kubbe ilave edilir. Ünlü
Hattat Rasim Efendi’nin kaleminden çıkma kuleye şimdi ki şeklini veren Sultan
II. Mahmut ‘un tuğrasını taşıyan bir kitabe yerleştirir.
Kule tarihte; ticari
gemilerden vergi toplama, savunma, fener 1930 tarihlerinde hastane ve radyo
istasyonu olarak birçok farklı amaç için kullanılmıştır. 1964 yılında Savunma Bakanlığı 1982 tarihinde ise Denizcilik İşletmesi devralmış şimdiki tarihte ise
özel şirket tarafından restoran olarak işletilmektedir.
İşte Hikayesinden biri;
Hero ve Leandros adlı iki gencin hüzünlü aşk
hikayesini anlatmaktadır. Hero’ nun kuleden ayrılması ile başlar. Hero Afrodit’in
rahibelerindendir ve yasaklıdır. Yıllar sonra Afrodit’in tapınağında yapılan
bir törene gitmek için kuleden ayrılır ve orada Leandros ile karşılaşır. Birbirlerine
aşık olan bu genç Leandros’ un gece kuleye gelmesi ile aşklarını
kutsamışlardır. Kuz kulesi her gece bu iki gencin gizli aşkına ve yasak
sevişlerine tanıklık eder. Leandros’ un yüzerek kuleye geldiği fırtınalı bir
günde Hero’nun yaktığı sevda ateşinin feneri söner. Karanlıkta yolunu bulamayan
Leandros boğazın serin sularında kaybolur gider. Sevgilisinin öldüğünü gören
Hero da kendini kız Kulesi’ nden boğazın sularına bırakır.
Hikayelerinden bir diğeri ise;
Kızkulesi, Kubadabad Saltanat kentinin haremliğiymiş. İşte bu kalede Selçuklu Sultanının güzeller güzeli kızı ve cariyeleri hep birlikte yaşarmış.
Sultan bir gün düşünde güzeller güzeli kızının yılan sokması sonucu öleceğini görmüş (diğer bir rivayet falında). Yaptırdığı bu kuleye kızını kapatmış ve öyle ki kuleye yılan girmesin diye beton borularla su ve süt akıtılmış. ( Günümüz de halen borulara ait kalıntıları görmek mümkün.)
Yıllar yılları kovalamış ve günlerden bir gün Sultan ateşler içinde hastalanmış. Ülkenin en ünlü doktorları zor bulmuşlar Sultanın devası. Sevgili Sultan kısa bir süre sonra sağlığına tekrardan kavuşmuş. İyileşmesini kutlamak için kuleyi armağan yağmuruna tutmuşlar. Yaşlı bir köylü kadınsa Sultanına bir sepet üzüm getirmiş. Meğer üzümlerin altında küçük bir yılan varmış ve yılan o gece uykuda ki güzeller güzeli sultanı sokarak öldürür. Kral kızına demirden bir tabut yaptırır ve Ayasofya’ nın girişine yerleştirir bugün bu tabutun üstünde iki delik vardır ve yılanın ölümden sonrada onu rahat bırakmadığı rivayetleri söylenir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder